top of page
Ara
Yazarın fotoğrafıSofa Psikoloji

Travmaya Duyarlı Olmak

Güncelleme tarihi: 16 Şub 2022

Travmaya duyarlı olma kavramı son zamanlarda sıkça duymaya başladık. Bu kavramı anlayabilmenin yolu travmayı anlamaktan geçiyor elbette. Günlük dilde belki sıkça gerçek anlamı dışında kullanılan kavramlardan biri travma.


Travma, travmatik olay veya olaylar karşısında bireyde meydana gelen ruhsal yaralanmadır. Travmatik olay doğrudan, tanık olma veya öğrenme yoluyla deneyimlenen örseleyici, günlük rutinin dışında, beklenmedik olaylar. Travmatik olaylar karşısında insan ruhsal ve fiziksel bütünlüğü kaybeder. Kişi tam anlamıyla olayın olduğu anda sıkışıp kalır.


Travma/ travmatik bozukluk, bireyin bu olaylar karşısında yeniden zihinsel olarak günlük rutinimize dönememe şeklinde özetlenebilir. Travmatik bozukluğu olan kişiler yeni deneyimler edinmekte, sağlıklı ilişkiler kurmakta veya olan ilişkilerini sürdürmekte zorlanırlar. İnsanlara ve dünyaya karşı güvenlerini kaybederler. Ruhsal esneklikleri azalır ve duygularını anlama/anlamlandırma yetileri azalır.

Travma bilgili olmak ise tüm bunların farkında olarak terapide, hastanede, eğitimde ve hayatın her yerinde travmatik bozukluğu olan kişilere karşı daha duyarlı ve hassas yaklaşmaktır. Örneğin bir yoga pozuna girmesi için veya nefes egzersizi yaparken gözlerini kapatması için kişiyi zorlamamak gibi. Önemli olan kişinin bütünlüğü bozulan zihin ve bedeni arasındaki bağlantıyı kurmasında ona eşlik edebilmektir.



Meditasyon, uzun yıllardır süregelen bir gelenek olmasının yanı sıra artık bilimsel araştırmalar sonucu da biliyoruz ki, beyin işlevlerini iyileştiren, zihne ve bedene olumlu etkileri olan son zamanlarda adını mindfulness olarak da sıkça duyduğumuz bir pratik.


Öncelikle bir kişide travma sonrası stres bozukluğu olduğunu söylememiz için bazı kriterlerin olması gerektiğini söyleyen tanı kitabı DSM’e bakmamız gerekiyor. DSM’e girmeyen, semptomları travma sonrası stres bozukluğundan farklı olan travmatik bozukluklar da var. Örneğin kompleks travma gibi.

Şunu belirtmek gerekir ki travmatik bir olaya maruz kalan herkes travmatik bozukluk geliştirmez. Bir kişi için travmatik olabilecek bir olay başka biri için travmatik olmayabilir. Travma özneldir ve travmada olayın kendisinden çok kişinin olayı nasıl algıladığıyla ilgileniriz.


Travmatik bozuklukta beyinde fiziksel değişimler meydana gelir, verdiğimiz tepkiler bazen kontrolümüz dışında olabilir ve bazen ‘’yetişkin’’ tepkileri olamayabilir. Ayrıca travmada hafızaya alma, akılda tutma ve öğrenmeyle ilgili zorluklar meydana gelir. Çünkü beyin üzerinden zaman geçse de travmatik olayın olduğu anda alarm halinde kalmış oluyor. Aynı zamanda duygularda ve algısal çıkarımlar sağlamakta da zorlanılan durumlar söz konusu olabiliyor.


Meditasyon düzenli yapıldığında;

-bilinç akışı ve öz farkındalık ile ilgili beyin bölgesinde yoğunluk,

-öğrenme, bellek, duygusal düzenleme ve algılamaya yardımcı beyin bölgesinde yoğunluk,

-merhamet, perspektif kazanma ve empati ile ilgili beyin bölgesinde yoğunluk,

-alarm mekanizmamız olan amigdala bölgesinde azalma görülür.

-aynı zamanda meditasyonun stres yönetimi ve mantıklı karar verme yönünde de olumlu etkileri olduğu görülmüştür.


En az 8 hafta düzenli meditasyon pratiği yapan bireylerin merkezi sinir sistemlerinde olumlu gelişmeler görülmektedir. Uzun dönem meditasyon yapanlarda duyuları algılayıp işlemede, işitmede, karar almada ve kendilik algılarında önemli gelişmeler görülmektedir.


Meditasyonda hedeflediğimiz şey anda kalmak ve duyumlarımızı fark etmektir. Ancak anda kalma meselesi travmada mümkün olabilen bir şey değil. Travma bozukluğu olan bireylerde hedeflediğimiz şey meditasyona oturabilecek bir sinir sistemine ulaşmak. Bu durumda sunulabilecek desteklerden biri onları anda kalmaya zorlamamak. Eğer bu kişi bizsek, kendimizi anda kalmaya zorlamamak iyi bir seçenek.


Meditasyonu travma bilgili hale getirmek için meditasyondan önce sinir sistemimizde vagus sinirinin ventral hattını aktif hale getirmek gerekiyor. Ventral vagal vücudumuzda diyafram üstü bölgedir. Aktif hale getirmek için hareket etmek, masaj hareketleri, esnemeler meditasyona hazırlayıcı olacaktır.

Ancak meditasyonda anda kalmayı pratik ederken dikkat etmemiz gereken bir diğer nokta tolerans penceresi.


Tolerans penceremiz içinde kalamadığımızda meditasyon pratiğinden verim almamız neredeyse imkansız. Tolerans penceresi dışına çıkıldığında yeterli öğrenme gerçekleşmiyor ve kişi fazla donma haliyle tetikte olma hali arasında savrulabiliyor.


Nedir bu tolerans penceresi?

Tolerans penceresi beynimizin ön kısmı olan prefrontal korteksle ilgili zihinsel bir süreç. Tolerans penceresinin üstüne çıktığımızda bir kaos yaşıyoruz. Optimal uyaran aralığının üstüne çıkmış oluyoruz. Bu durumlarda tepkisellik, duyumlarda artış ve irkilme gibi sonuçlar görebiliriz. Tolerans penceresinin yani optimal uyaran aralığının altında kaldığımızda ise duyumların yokluğu, hissizlik, hareketsizlik gibi sonuçlarla karşılaşıyoruz.


Bu az veya çok uyarılma halini fark edebilmemiz için bazı ipuçları:

-kas tonusu gevşemiş veya artmış olabilir.

-abartılı irkilme tepkisi görülebilir.

-soluk bir cilt rengi ve terleme görülebilir.

-konuşmada düzensizlik veya geveleme

-göz temasında zorlanma ve görüşte bulanıklık


Bu paylaşım Ece Türkmut’un Meditasyon Pratiğinde Travma Bilgili Yaklaşım seminer notlarından derlenerek hazırlanmıştır.


Hazırlayan: Gözde Yıldırım





30 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

ความคิดเห็น


bottom of page